KAHVENİN TARİHİ VE ENDÜSTRİLEŞMESİ

KAHVENİN TARİHİ VE ENDÜSTRİLEŞMESİ

Efsaneye göre milattan sonra 500’lü yıllarda Etiyopyalı bir çoban olan Kaldi, kahve kirazlarının canlandırıcı etkisini hayvanları aracılığıyla keşfeder. Bunun sonucunda bu meyveleri toplayıp kavurmayı ve öğütmeyi dener.

kahvenin keşfedilmesi

Milattan sonra 1500’lü yıllarda ise kahve, Damascus, Kahire ve İstanbul’a kadar ulaşır. 

kahve, Damascus, Kahire ve İstanbul’a kadar ulaşır.

Padua’lı bir doktor olan Prespero Alpini, 1591 yılında, De Medicina Aegyptiorum kitabında kahveyi "Mısırlıların tıbbi uygulamalarında kullanılan bir ilaç" olarak tarif eder.

Prespero Alpini

Milattan sonra 1645 yılında Venedik’te ilk kahve dükkanı açılır.

1645 yılında Venedik’te ilk kahve dükkanı açılır.

1700’lü yıllarda kahve bütün Avrupa’ya yayılırken, kahve bitkileri de ihraç edilmeye başlar.

1700’lü yıllarda kahve bütün Avrupa’ya yayılır

İsveçli Biyolog Carl Linnaeus 1753 yılında kahve bitkisini Coffea familyası adı altında sınıflandırır.

İsveçli Biyolog Carl Linnaeus

BOSTON ÇAY PARTİSİ, NEW YORK’UN ÇAY İÇİCİLERİNİ NASIL KAHVE AŞIĞINA DÖNÜŞTÜRDÜ?

Kahve yeni dünyaya tanıtıldıktan sonra 1600’lerde ilk kahve evleri belirmeye başlamıştır. Kahve evlerinin sayısı ve popülaritesi her geçen gün artıyordu fakat çay 1773’e kadar hala bir numaralı içecekti. 3. Kral George tarafından Amerikalılara empoze edilen çay vergileri sonucu ayaklanmalar başladı. Bu politik başkaldırının arkasında Amerikan içecek alışkanlığını değiştirmesiyle bilinen Boston Çay Partisi vardı. Boston Çay Partisi, 16 Aralık 1773’te Griffin’s Wharf, Boston, Massachusetts’te yer aldı. İngilizler tarafından empoze edilen çay vergilerine karşı Amerikalı koloniciler ayaklandılar ve İngiliz Doğu Hindistan Şirketi tarafından gönderilen 342 kasa çayı limandan aşağı döktüler. Ardından birçok kolonici bu vergileri protesto etmek amacıyla kahve içmeye başladı.

Boston Çay Partisi

KAHVENİN NEW YORK’TA HOLLANDALILAR TARAFINDAN TANITILMASI VE KAHVE ENDÜSTRİSİNİN GELİŞMESİ

17.yy’da Dünya genelindeki kahve talebi, Hollandalıların Arap bölgelerinden kahve fidesi elde etmesiyle karşılanmıştır. Hollandalıların Hindistan’daki ilk ekim denemeleri başarısızlıkla sonuçlansa da Endonezya’da bulunan Java Adası’ndaki denemelerinde başarılı olmuşlardır. Büyüyen kahve endüstrisiyle birlikte Hollandalılar, kahve çekirdeği yetiştirme konusunda gelişip, üretimi genişleterek Sumatra ve Celebes’e de taşımıştır. 1714’te kahve, Amsterdam Belediye Başkanı tarafından Amerika’ya getirilmiştir. Aynı belediye başkanı genç bir kahve bitkisini Fransa Kralı 14. Louis’e de sunmuştur. Bunun sonucunda fidanlar, Paris’te bulunan Kraliyet Botanik Bahçelerine dikilmeye başlanmıştır. Bir deniz subayı olan Gabriel de Clieu’nun, bu kahve ağacından aldığı tohumları Martinik’e ulaştırması ile fideler kısa bir sürede Martinik’te bulunan Karayip Adası’na dikilmeye başlanmış ve 50 yılda kahve ağacının sayısı 18 milyonu aşmıştır. Asıl büyüleyici olan kullanılan bu tohumun; Orta Amerika, Güney Amerika, Karayipler boyunca uzanan tüm kahve ağaçlarının kökeni olmasıdır.

14. Louis

Misyonerler, kaşifler, gezginler, koloniciler, tüccarlar gittikleri her yere bu kahve tohumlarını götürmüş ve ekebildikleri her yere ekmişlerdir. Kahve ekimi tropikal ormanlarda tesisleşmeye başlarken bazı tohumlar meyve verebilmiş, bazıları ölmüştür. Fakat bu denemeler, dünyanın her yerine yayılan kahve meyveleri sonucunda kahve endüstrisini inanılmaz bir şekilde büyütmüştür. 18.yy. sonlarına doğru kahve, global olarak en popüler endüstrilerden biri haline gelmiştir. 18.yy. sonlarına doğru artan ihracat oranları sonucunda dünyanın en çok rağbet gören ürünleri arasında yer alan kahve, ham petrolden sonra 2. sırada yer almaktaydı.  

New York’a İngilizler tarafından yeniden isimlendirilene kadar New Amsterdam deniliyordu. Hollandalılar, kahve bu kadar tercih edilen bir içecek olmadan önce New Amsterdam’a çayı tanıtmışlardı. Boston Çay Partisi’nin ayaklanmasının ardından kahve, zamanla çayın yerini alıp sayısız içecek arasında New Yorkluların evine favori içecek olarak girmeye başladı.

New York’un adımlarını takip eden Londra, Paris gibi dünyanın köklü şehirlerinde de kahve dükkanı sayısı artmaya başladı. New York ile kahve arasında oluşan bu bağın fitilini ateşleyenin limandan denize dökülen çay kasaları olması ise bu hikayeyi güzelleştiren bir ayrıntıdır…

Bloga dön